Milli Takımlar bir ülkenin gurur kaynağıdır. Milli olmak, Milli takımda oynamak, o sporcu için en üst makamdır.
Sporcular için hedef olarak Milli takımlarda oynamak hem kendisi için, çevresi için, ailesi için tarihsel dönemde en kutsal görev anlarıdır.
Her başarı tarihe not edilmiş, yediden yetmişe herkesin hatırlayacağı ve hatırlanacağı gurur yıllarıdır.
Hal böyle olunca taşıdığın formanın hakkını vermek, terinin son damlasına kadar ter dökmek de sporcunun teknik becerisi, fizik kondisyonun yanında yürekten oynaması ile sonuca gidilir.
Milli takım, bu zamana kadar çok maçlar yaptı. Yendi, yenildi ancak yürekten oynamadıkları zamanlarda eleştiriler hep yapıldı.
Şenol Güneş ile iyi bir kuşak yakalandı. Genç bir kuşak Milli takıma hizmet ediyor. Biri oyuna girse diğeri onun yerini aratmayacağını gösteriyor.
Dün akşam Moldova karşısında olduğu gibi. Üç gün önce zorlanarak yenebildiğimiz Andora karşılaşmasından dört oyuncu; Emre, Hakan, Çağlar ve Yusuf’tan yoksun çıktı, sahaya Milli takımımız. Orta saha daha dinamik, topu koşturan futbolcularımızla çıktık sahaya.
Kalecimiz Mert ile ayağa oynayarak başladık. Melih’in Juventus patentli olması, hem rakibin psikolojisini bozuyor, hem de geride tam bir sigorta gibi oynamasını sağlıyordu. Tek top oynayarak, takım topu koşturarak, rakiplerini birinci bölgeden, ikinci bölgede top çevirerek adete 60 dakikada çok yorulmasına neden oldu.
37. dakikada Cenk’in akıl dolu golü ile öne geçtiğimizde maçın kırılma anıydı. Dorukhan’ın akıl dolu defansın arkasına attığı topta alkışa değerdi.
Cenk uzun zamandır oynamamanın ürkekliğini de attığı golle üzerinden atmış oldu.
Milli takım Moldova’da oynarken esas Arnavutluk’tan gelen Arnavutluğun İzlanda karşısında aldığı galibiyet, Moldova maçı galibiyetini taçlandıran olaydı.
Arnavutluğun galip geldiği dakikalarda ise, Milli takım sahada resital yapıyor, jeneriklik gollere imza atıyordu. Deniz’in frikiğini hiçbir kaleci çıkaracağını zannetmiyorum.
Yine Zeki’nin ortaladığı topa, Hakan’ın volesi direkleri döverken, Cenk’in fırsatçılığı ile skoru üçe çıkarıyorduk.
Yusuf’un süratle adam eksilterek gelip sol çaprazdan sağ ayak içi plasesi ise, en güzel gollere aday olarak hafızalarımızda yerini alıyordu.
Sahadan üç puan ile çıkan Milli takım 11 Ekim’de oynayacağı Arnavutluk maçı daha da önemli duruma geldi. Aynı gün İzlanda Fransa’yı ağırlıyor oradan Fransa’nın galibiyeti gelirse, bizde kendi sahamızda Arnavutluk’u yenersek tünelin ucunda Güneş tam olarak doğar.
O zaman 14 Ekim’de Paris’te oynanacak müsabaka birinci kim olacak maçı olur. 2020 Avrupa Şampiyonasına hazırlanma programları başlar.
Bunlar sadece olabilecek ihtimaller. Yine de futbol yeşil sahada oynanıyor. Bizde bir laf vardır “dereyi görmeden paçaları sıvama” diye ancak bu kuşak galiba Avrupa Şampiyonasına gidecek gibi…
Tebrikler çocuklar, tebrikler Şenol hocam, bir tebrikte başkan Nihat Özdemir ve yönetimine.
O zaman bekle bizi Fransa…
Adil YILDIZ