Yahya Kemal ‘Eğil Dağlar’ adlı kitabında Atatürk için, ”Mustafa Kemal’i tek başına bir şahıs zannedenler yanılıyorlar; O, tek başına bir fert değil bilakis şahlanan Türk Milletinin milli timsalidir.” der.
15 Mayıs günü İzmir rıhtımına yanaşan yunan askerleri İzmir’de yaşayan rumlar tarafından çiçekle karşılanmış ve geçit töreni yapabilecek kadar da pervasızlaşmışlardı. Namuslu bir gazeteci onuru ile hareket etmeyi kafasına koyan Hasan Tahsin , bu geçit sırasında yunan askerlerine Milli Mücadelenin ilk kurşununu sıkar. Kurşunun hedefini bulup bulmadığı bilinmez lakin Milli Mücadelenin bu ilk kurşununun ,19 Mayıs 1919’da Samsun rıhtımında, Türk Milletinin istiklal aşkını Mustafa Kemal’in şahsında ete kemiğe büründürdüğü muhakkaktır.
Milli Mücadelenin tüm safhalarını -MEB’in 100 temel eser serisi içinde yer alan- bizzat birinci ağızdan okumak, anlamak ve üzerine etraflıca düşünmek isteyenlere; “19 mayıs 1919’da Samsun’a çıktım.” diye başlayıp “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.!!!” diye biten Atatürk’ün Nutuk(Söylev) adlı eserini okumalarını tavsiye ederim.
Mustafa Kemal , bir eylem adamı olduğu kadar fikri derinliğe sahip aydın bir kişidir de aynı zamanda. “Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan.” sözü gereği Almanca ve Fransızcaya o dilden çeviri yapacak kadar hakimdir. Almanca ve Fransızcadan yaptığı çevirileri bir tarafa bırakırsak yazdığı Nutuk eseri başta olmak üzere Zabit ve Kumandan ile Hasbihal, Vatandaş için Medeni Bilgiler, Geometri kitapları da ayrıca üzerinde durulması gereken eserleridir. Öyleki eğitim müfredatına kaynaklık edecek Geometri kitabını yazıp bugün bu alanda kullandığımız açı, iç açı, üçgen, dörtgen, kare, yamuk, ortay vb. terimlerin de isim babası olduğunu belirtmek isterim. Bu bağlamda toplumun eğitilmesi için milli bir seferberlik başlatmış başlatmakla kalmamış aynı zamanda kendisi de benzer çalışmalar ile katkıda bulunmuştur. Anıtkabir’i ziyaret edenler bilir; bizzat okuduğu ve kitap kenarlarına aldığı notlar ile meşhur kütüphanesinde on binin (10.000) üzerinde kitap vardır. Kitaplar, onun hayatında daima yer işgal eder;okuma tutkusu olan, cephede sıcak çatışmaların yoğunlaştığı anlarda bile bu tutkusundan asla vazgeçmeyen bir insandır. Ruşen Eşref Ünaydın Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat adlı eserinde; karargahını anlatırken, çalışma masası dahil olmak üzere karargahın her tarafındaki kitaplardan bahisle şöyle diyor: ”Şüphe yok ki Paşa, gündüzleri şiddetli, geceleri durgun olan vakitlerini edebiyatla (kitapla) dolduruyordu.”
Kültürüne sahip çıkanlar hem tarihine hem de diline sahip çıkarlar. Bu minvalde geçmişi geleceğe taşıyacak en önemli şey birlikte inşa edilecek kültür köprüsüdür. Kültür köprüsünün bir yakası tarih diğer yakası dildir. Bu bilinçle hareket eden Atatürk, Türk Tarih Kurumu akabinde Türk Dil Kurumunun kurulmasına öncülük etmiş öncülük etmekle kalmamış çalışmalarında bizzat bulunmuş ve hatta bazı çalışmaların Çankaya Köşkünde yapılmasını sağlamıştır. Atatürk’ün Türk Dil Kurumuna bir ermeni vatandaşımız olan Agop Agopyan’ı (Soyadı Kanunundan sonra Dilaçar) genel sekreter yapması da işi ehline vermek ve insana insanca bakabilme derinliğine sahip olduğunu gösteren muhteşem bir örnektir.
Kanaatimce halaskar(kurtarıcı) olarak görülen büyük devlet adamlarını çağının ötesine taşıyan ve onları içinde yaşadığı toplumun gönüldidesi yapan yalnızca cephelerde kazandıkları başarı değildir; bilakis cephede kazandıklarının yanısıra tarım , iktisadi, sanayi, mimari, dil, tarih, ilim-irfan ve kültür-medeniyet sahalarında yaptıkları hamlelerle müreffeh bir toplum haline getirme çabalarıdır. İşte bu açıdan bakıldığında askeri deha Gazi Mustafa Kemal Paşayı Atatürk yapan da bu top yekun kalkınma hamlesini mensubu olmaktan her zaman iftihar ettiği Türk Milletinin azmi ile başarmış olmasıdır.
Bir parçası olmaktan her zaman iftihar ettiği milletinin acılarını, özlemlerini ekmeğine katık etmiş; Hatay, Musul, Kerkük, Selanik özlemiyle ‘aleyküm selam’ diyerek ebedi uykusuna yatmak üzere ruhunu teslim etmiş olan Atatürk’ün kendisini kendi zaviyesinden anlatan en güzel sözü şüphesiz ki bir ömrü mücadeleyle geçmiş olması bakımından: ”Bağımsızlık, benim karakterimdir.” olmuştur.
102 yıl önce Milli Mücadele ruhuyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yaktığı bağımsızlık ateşini ilk günkü heyecanla,büyük bir saygı ve minnetle bugün ben taşıyorum/sen taşıyorsun/o taşıyor/biz taşıyoruz…
Günün Sözü:
Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Günün Olayı:
BU MİLLETLE HERŞEYİ BAŞARDIM FAKAT BU MİLLETE UŞAKLIĞI ÖĞRETEMEDİM
İngiliz Kralı 8. Edward İstanbul’a, Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:
-Bana “İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz.” dedi.
Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular. Akşam İmparator sofraya oturunca kendisini Kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:
-Sizi tebrik ederim ve teşekkür ederim, kendimi İngiltere’de zannettim.
diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonları hizmet etmekteydi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük kayık tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildi. Fakat Atatürk krala eğilerek:
-Bu milletle her şeyi başardım ; fakat azizim, bu millete uşaklığı öğretemedim.
Ali ÇETİN
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
AYANCIK
FACEBOOK YORUMLAR