Reklam
Reklam
Filiz TOSYALI

Filiz TOSYALI

dogusofsetayancik@hotmail.com

Ayancık Karadeniz'i Neşelendir

05 Haziran 2023 - 16:04

Milliyet Gazetesinde ve Güneş Gazetesinde, DOĞA TARİHİ köşe yazılarıma; şehirlerin ismini araştırarak devam etmiştim.  

                    Karadeniz’i ilk kez görecektim. Amerika’dan yeni dönmüştüm. Ülke hasreti damarlarıma kadar işlemişti.  Tosya Kaymakamı (şu anda Seydişehir Kaymakamı) yakında vali olacağına kalpten inandığım Deniz Pişkin Kaymakamın, adımı verdiği kütüphanenin kurdelesini, gözyaşları içinde yetkililerle birlikte kestim.  Deniz Pişkin’i sizlere tanıtmak isterim.  Her sabah herhangi bir okulun herhangi bir sınıfına girip en arkaya sıraya oturuyor, sessizce kitabını okuyordu. Tosya Pazarı kurulduğu günlerde, meydana sandalyeler koyup; köylülerle, muhtarlarla kitap okuyordu. Bir yazarın adına kütüphane açması çok  doğaldı.
 
                      Gururun tadı damağımdayken ilk uğrak yerim Sinop oldu.  Eski hapishaneyi, feneri, lokantaları, Gerze’yi ve köyleri dolaştım.  Ayancık’a o yılbaşı sıra gelmedi. 

                 Yıllar geçti. Depremin buralara getirdiği dostlarım sayesinde Ayancık hatırıma geldi. Navigasyona da teşekkür etmem gerekecek. Yanlış yollara sokmasaydı; güzelliklere teslim olup, dere içlerine yerleşen cesur yapıları göremeyecektim.  Yeşilin yüzlerce rengini,  insanlarının renkliliğiyle harman etmeyi her şeye rağmen başardım. 

                    Ağaç yerine avaç, abla yerine aba diyen birine rastlamadım ama özel bir şive olduğu hemen anlaşılıyordu. Ayancık da haliyle Avacuk oldu.

                   Ayancık tarihi Türkeli’nin Hamamlı köyünde başlar. Yönetim köyden yapılırdı. Köyün o zamanlar adı Ayandon idi. Daha sonra merkeze taşınır,  Ayancık ismini alır. İsmi; Maltepe ve Ayantepe adlı   iki tepe arasından geçen çay da eşşiz güzelliğini katınca; adı Ayancık olur. 

                    Ayancık’ın Kaymakamı….. önce, caddede aracını görünce yazarlık hayallerimi hareketlendi. Bozuk yolları güçlü aracıyla dolaşan, dur durak bilmeyen çalışkan bir kaymakamı olduğunu hemen hayalledim.  

                    İlçede yazacak ne kadar çok şey buldum.  Sıralanmış çöp kovalarına rağmen yerlerdeki çöpler ve sigara izmaritleri eleştiriye değerdi.  Sahilde arka arkaya dizilmiş seyir koltukları…  Dağı ya da denizi seyretmek için bayramları mı bekliyordu?

                     Karadeniz’e bakarken; Santa Monika Pier’i, Torrance’i düşünüyordum. Uzaklardan geçen tek bir gemi yoktu. Deniz beni ben denizi seyrettik. “Ey Ayancıklı” diye bağırırken duyan yoktu.  Balık tutmaya gelmiş çocuklar görsem yüreğim farklı kıpırdardı.  Resim derslerini sahilde geçiren öğrenciler de görmedim. Öğretmenleri kompozisyonlarını ilham alarak yazsınlar diye kumsala indirmemişti. Ne hoş olurdu; sırt çantalarıyla fotoğraf çekme eğitimi için gelselerdi. Sulara sanatla umut karışırdı.  

                    Çarşıdaki balıkçı, tezgahının yanında, bir mangalda balığımı pişirebilse, her gün balık yerdim. “Karadeniz seni çok seviyorum, yine geleceğim gelecekler,” diye bağırırdım.

               Tek bir trafik ışığının olmadığı Ayancık’ta, her kavşakta yere stop yazısı alımlı bir şekilde yazılsa. Araç kullananlara tekerleklerle konuşma eğitimleri verilse, örnek bir yer olurdu.  Herkes; “nasıl başardınız bu kültürü nasıl aldınız, ilk gelen geçiyor da bunu nasıl başarıyorsunuz. İlk kez Ayancık’ta.” Denirdi.
   
              Karadeniz’e hayranlıkla bakan bir tek Atatürk heykeli var… Karadeniz sesini duyuracağım, yalnız kalmayacaksın.  



Gazeteci & Yazar ve Yaşam Koçu

Filiz TOSYALI

Bu yazı 363 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum